Gelişen teknolojiyle birlikte internet siteleri ve sosyal medya, günümüzde büyük önem arz etmektedir. İnsanların düşüncelerini paylaşması ve birçok faaliyetini gerçekleştirmesinde en önemli araçlardan biri de internet olmuştur. Bu durum, genel anlamda olumlu bir gelişme gibi değerlendirilse de, her isteyenin her istediği bilgiye ulaşması ve bu bilgileri yayabilmesi özgürlüğünü, kötü niyetli bazı kişilerin; topluma, bireye, devlete zarar verme aracı olarak kullanması durumu da ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda internet siteleri ve sosyal medya aracılığıyla işlenen suçlar günümüzde oldukça artmakta olduğundan, bu tarz eylemlere karşı müdahale zorunluluğu meydana gelmiştir.
İnternet Ortamında Kişilik Hakkının İhlal Edilmesi
Kişilik hakkı, hem ulusal hem de uluslararası hukukta vazgeçilemez ve devredilemez bir hak olarak koruma altına alınmıştır. Nitekim Türk Medeni Kanunu’nun 24. Maddesinde “hukuka aykırı olarak kişilik haklarına saldırılan kimsenin, hâkimden, saldırılara karşı korunmasını isteyebileceği” açıkça hükme bağlanmıştır.
Günümüzde internet kullanımının artması, kişilik haklarına yapılan ihlallerin artmasını da beraberinde getirmiştir. Nitekim internete her yaştan her kültür düzeyinden insanın erişebilmesi, aynı zamanda o insanlara bir yayın hakkının da sağlanmasıdır.
İnternet ortamında en fazla karşılaşılan ihlâl, özellikle hakaret suçuyla ortaya çıkmaktır. Bunun yanında insanların; iftira, tehdit, şantaj gibi zorbalıklarla veya diğer insanların özel hayatının gizliliğini ihlal ederek, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğuna da sıkça rastlanmaktadır.
İnternet ortamında ortaya çıkan sorunlardan bir tanesi de, unutulma hakkının ihlâlidir. Bireylerin özel alanlarına ilişkin olan bilgilerin, rızaları dışında kullanılması sonucu oluşan durumu ortadan kaldırmak için, unutulma hakkı kavramı gündeme gelmiştir. Unutulma hakkı, “dijital hafızada yer alan bireylere ait rahatsız edici her türlü kişisel içeriğin, yine bireylerin talebi üzerine bir daha geri getirilemeyecek biçimde ortadan kaldırılması/silinmesi” olarak tanımlanmıştır (Gülener, 2012, s. 226).
Son olarak yine internet ortamında sıklıkla rastlanan bir ihlâl de, kişisel verilerin izinsiz yayılması olarak karşımıza çıkmaktadır. Kişisel veri, Kişisel Verileri Koruma Kanunu’nda, “kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye dair her türlü bilgi” olarak tanımlanmıştır. Bu bağlamda kişilerin, fotoğrafının, kimlik numarasının, çalıştığı işyerinin, ev adresinin vb. birçok kişisel verisinin internet ortamında izinsiz olarak yayınlanması halinde de kişilik hakkının ihlâl edildiği kabul edilecektir.
Kişilik Hakkının İhlali Nedeniyle Erişimin Engellenmesi
5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un 9. Maddesinde “İçeriğin Yayından Çıkarılması Ve Erişimin Engellenmesi” başlığı altında, kişilik hakkının ihlali durumunda erişimin engellenmesi düzenlenmiştir. Buna göre, internet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması hâlinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebileceği gibi doğrudan sulh ceza hâkimine başvurarak içeriğe erişimin engellenmesini isteyebileceği hususu hükme bağlanmıştır.
Uygulamada “uyar-kaldır yöntemi” olarak adlandırılan ilk yöntemde, içerik sağlayıcısına veya buna ulaşamaması halinde yer sağlayıcısına; özel mesaj, elektronik posta vb. yollarla ulaşılarak ihlâl içeren içeriğin yayından kaldırılması istenebilecektir (Dülger, 2018, s. 743). Kanunda bildirimin, yer sağlayıcısına ne şekilde yapılması gerektiği konusunda açık bir hüküm bulunmamaktadır. Belirtmek gerekir ki, yer sağlayıcının en geç yirmi dört saat içinde bu talebi cevaplandırması gerekmektedir. Yer sağlayıcı kanunda, “hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan veya işleten gerçek veya tüzel kişiler” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunun 5. Maddesinde, yer sağlayıcının bu şekilde hukuka aykırı içerikten haber edilmesi halinde, içeriği kaldırmakla yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. Bununla ilgili, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2013/18163 E. , 2014/12640 K. sayılı kararında “..Dosya kapsamından davacı hakkında davalı şirketin sahibi olduğu sitede 2011 yılı şubat ayından itibaren saldırgan ve aşağılayıcı ifadeler kullanıldığı, 28.2.2011 tarihli ihtarnameyle davacının çalıştığı şirket adıyla davacının da ismi belirtilerek ve onun hakkında da geçerli olacak şekilde uyarıda bulunulduğu, buna rağmen uyar-kaldır sisteminin işletilmediği ve uzun bir süre yayına devam edildiği, makul süre ilkesinin de aşıldığı, ayrıca site sahibi olan davalının yorumların içeriğini denetleme yükümlülüğünün bulunduğu anlaşılmaktadır..” ibarelerine yer vererek, hukuka aykırı içerikten haberdar edildiği halde yayından kaldırmayan yer sağlayıcısının, manevi tazminattan sorumlu olacağı vurgulanmıştır. Bu durumda belirtmek gerekir ki, yer sağlayıcının hukuka aykırı içeriği yayından çıkarma sorumluluğu, teknik olarak imkânının bulunduğu ölçüdedir. (Meran, 2010, s. 119)
Bununla birlikte ilgili maddede, kişilik hakkı ihlâl edilenlere doğrudan sulh ceza hâkimliğine başvurma imkânı tanınmıştır. Bunun sonucunda kararın; kişilik hakkının ihlalinin gerçekleştiği yayın, kısım, bölüm ile ilgili olarak (URL, vb. şeklinde) içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle verileceği hükme bağlanmış, zorunlu olmadıkça yayının tümüne erişimin engellenemeyeceği vurgusu yapılmıştır. Ancak kanunda, hâkimin URL adresi belirtilerek içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle ihlâlin engellenemeyeceğine kanaat getirmesi hâlinde, gerekçesini de belirtmek kaydıyla, internet sitesindeki tüm yayına yönelik olarak erişimin engellenmesine karar vermesi mümkün kılınmıştır. Hâkim, bu kapsamda yapılan başvuruyu en geç yirmi dört saat içinde duruşma yapmadan karara bağlayacak ve Erişim Sağlayıcı Birliği’ne uygulanması için gönderecektir. Erişim Sağlayıcı Birliği ise kararın gereğini, en geç dört saat içinde yerine getirmekle yükümlüdür. Erişim Sağlayıcı Birliği bu yönüyle, erişimin engellenmesi kararlarının uygulanmasında önemli bir rol oynamaktadır.
Yukarıda arz ve izah edildiği üzere, internet yayınlarında bir kimsenin kişilik hakkının ihlal edilmesi durumunda, talep edilmesi halinde erişimin engellenmesi yoluyla, söz konusu saldırılara karşı müdahalenin önü açılmıştır.
Erişimin Engellenmesi Kararının Uygulanması Sorunu
İnternet sitelerine ilişkin bir önemli husus da HTTPS protokolü olarak karşımıza çıkmaktadır. HTTP (Hyper Text Transfer Protocol) internet ortamında istemci ile sunucular arasındaki veri aktarımı kurallarını belirleyen iletişim protokolü olarak tanımlanmıştır. HTTPS ise HTTP protokolüne SSL (Güvenli Soket Katmanı) protokolünün eklenmiş, daha açık bir ifadeyle HTTP’nin daha güvenli hali olarak karşımıza çıkmaktadır. Normalde sunucu ile tarayıcı arasında karşılıklı yapılan iletim zincirine dahil olunarak internet sitesine erişim engellenir. Ama HTTPS’nin söz konusu olduğu durumlarda iletim şifrelenmiş bir zincire sahip olduğu için araya girerek engelleme yapılamamakta olduğu, işin teknik boyutu çerçevesinde açıklanmıştır (Dülger, 2018).
Bu madde kapsamında alınan erişimin engellenmesi kararlarını, Erişim Sağlayıcıları Birliği yerine getirmektedir. Fakat HTTPS protokolü bulunan internet sitelerine erişimin engellenmesinde Erişim Sağlayıcıları Birliği mevcut altyapısının yetersiz olduğu gerekçesiyle kararı uygulayamamakta ve teknik olarak kararın yerine getirilmesinin mümkün olmadığına dair bilgiyi hakimliklere sunmaktadır.. Uygulamada; kesin bir çözüm olmamakla birlikte kararın uygulanmasını sağlamak amacıyla, sulh ceza hakimliğinden erişimin engellenmesi kararını alan kişilerin, bu kararları internet sitesine ulaştırmak suretiyle içeriğin yayından çıkarılmasını talep ettiği görülmektedir. Sonuç olarak Birliğin altyapısının yetersiz kalışı, bir yargı kararının kanunda öngörülen usuller çerçevesinde uygulanmasında engel teşkil etmekte ve bir nevi kararların hükümsüz kalması sonucunu doğurmaktadır. Buna ilişkin Birliğin, HTTPS protokolü engeline takılmaması adına altyapısını geliştirmesi büyük önem arz etmektedir.
KAYNAKÇA
Dülger, M. V. (2018). Bilişim Suçları ve İnternet İletişim Hukuku. Ankara: Seçkin Yayıncılık.
Dülger, M.V. (2018, Eylül 10). “Erişimin Engellenmesi Kararının Uygulanmasının Karşısındaki Engel Kim: HTTPS Protokolü mü, İçerik Sağlayanlar mı?” Ocak 2, 2020 tarihinde https://www.hukukihaber.net/erisimin-engellenmesi-kararlarinin-uygulanmasi-karsisindaki-engel-kim-https-protokolu-mu-icerik-saglayanlar-mi-makale,6069.html adresinden alındı.
Gözler, K. (2014) “Kişilik Haklarını İhlal Eden İnternet Yayınlarının Kaldırılması Usûlü ve İfade Hürriyeti: 5651 Sayılı Kanunun 9’uncu Maddesinin İfade Hürriyeti Açısından Değerlendirilmesi”, Rona Aybay’a Armağan (Legal Hukuk Dergisi, Özel Sayı, Aralık 2014), Cilt I, s.1059-1120. Ocak 2,2020 tarihinde http://www.anayasa.gen.tr/5651.pdf adresinden alındı
Gülener, S. (2012). “Dijital Hafızadan Silinmeyi İstemek: Temel Bir İnsan Hakkı Olarak ‘Unutulma Hakkı’ “. Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 25(102), 219-239. Aralık 28, 2019 tarihinde http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2012-102-1218 adresinden alındı
Karakaya, S. (2018). “5651 Sayılı Kanun’un 9. Maddesi Ve Erişimin Engellenmesi: Koyun Postunda Kurt Hükmü”. Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 31(137), 97-132. Ocak 1, 2020 tarihinde http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2018-137-1784 adresinden alındı
Kaya, M. (2015). Elektronik Ortamda (Elektronik Haberleşme-İnternet-Sosyal Medya) Kişilik Hakkının Korunması . Ankara: Seçkin Yayıncılık.
Kaya, M. B. (2010). Teknik Ve Hukuki Boyutlarıyla İnternete Erişimin Engellenmesi. İstanbul: Oniki Levha Yayıncılık.
Kazancı – İçtihat Bilgi Bankası. (2019). Aralık 28, 2019 tarihinde http://kazanci.com.tr/gunluk/19cd-2018-7735.htm adresinden alındı
Küçükilhan, S. (2016). “İnternet Ortamında Kişilik Hakkı İhlalleri ve 5651 Sayılı Kanun Uygulamaları”. İzmir Barosu Dergisi, 81(3), 173-195.
Meran, N. (2010). “İnternet Yoluyla İşlenen Suçlarda Erişimin Engellenmesi Ve İçeriğin Yayından Çıkarılması”. Terazi Hukuk Dergisi, 5(47), 115-129.
Serozan, R . (2011). “Kişilik Hakkının Korunmasıyla İlgili Bazı Düşünceler”. İstanbul Üniversitesi Mukayeseli Hukuk Araştırmaları Dergisi , 11 (14) , 93-112 . Ocak 2, 2020 tarihinde https://dergipark.org.tr/tr/pub/iumhad/issue/1273/15252 adresinden alındı